Çocuğun karakterinin şekillenmesinde doğuştan gelen mizaç kadar, aile tutumunun etkisi oldukça fazladır. Çocukluk döneminde atılan temel, karakter özelliği haline gelecek ve yaşamı boyunca çocuğa rehberlik eder.
Ebeveynlerin tutum ve davranışları, çocuklardaki belli becerilerin gelişmesi konusunda belirleyici bir role sahiptir.
Çocuğa verilmek istenen bütün insani özelliklerin ve değerlerin çocuk tarafından içselleştirilip, hayatına uygulanabilir olması çocuğun kişiliği, çevre şartları ve ailenin yetiştirme tutumlarıyla doğru orantılıdır.
Çocuklar ailelerin gösterdiklerini çevrede uygulayarak ve tecrübe kazanarak hayatı öğrenebilirler. Çoğu zaman ebeveynlerin kaygıları, çocukların tek başına bir şey yapmasına engel oluşturuyor, çocukları hayatın gerisinde tutabiliyor. Çocuğa tehlikenin nerelerden gelebileceğini öğretmek ve bu tehlikelerle nasıl başa çıkması gerektiğini anlatmak, kimseye bağımlı olmadan hareket edebilmeyi içselleştirmesi adına önemli bir yaklaşım olacaktır.
Özgüven sahibi ve kendine yeten çocuklar yetiştirmenin ön koşulu bir çocuğun kendi başına bir şeyleri yapabiliyor olduğunu görmesidir. Çocuk her yaşta yaşına uygun becerilerle kendine yetmeyi adım adım öğrenecektir. Ebeveynlerin bu gelişim sürecinde çocuklara yol göstermesi ve cesaretlendirmesi büyük önem taşımaktadır. Toplumsal bir eğilim olarak ebeveynler, konusunda çok teşvik edici olmaz ve çocuğun ihtiyaçlarının tamamının yetişkin tarafından gerçeğini unutmamak gerekir. Çocuğun hayatını kolaylaştırmak ya da temiz, düzenli ve çocukları kendi yapabilecekleri şeyler karşılanması gerektiğine inanırlar. Ancak her yaşın becerisinin bir sonrakine hizmet ettiği sağlıklı bir çevre yaratmak adına yaptığımız tüm “gereksiz” düzenleme ve yardımlar, çocuğun gelişimini olumsuz etkileyecektir. Bu olumsuzluk bedensel ve davranışsal becerilerin gelişmesini engelleyerek, aynı zamanda duygusal ve sosyal gelişimin de önüne geçmektedir. Anne babalar çocuğun güçlü ve zayıf yönlerini keşfedip, farkında olmasını sağlamalıdır. Çocuğun tüm becerilerinin ortaya çıkmasına ve geliştirmesine olanak sağlamak ve özgüvene, öz denetime, sağduyuya sahip olacak şekilde yetiştirilmesi oldukça önemlidir. Bu şekilde yetiştirilen çocuklar ayakları yere sağlam basan, yaptıklarından emin olarak hayatına devam edebilen yetişkinler olacaklardır.
Ebeveynlerin kurallarla ve aşırı ilgiyle çocuklara yaklaşması, çocukların kendi kendine kalamaması, biri ne yapacağını söylemeden hayatını yönetmekte zorlanmasına neden olur. Elbette çocuğa aktivite önermek ve vaktini doldurması için seçenekler sunmak, gelişimi açısından önemlidir; ancak bazen sıkılmasına da izin vermek gerekir. Bunu yaşamak, çocuğun kaygıyla başa çıkma, yalnız kalabilme kapasitesinin artması, kendi kendini oyalayabilme ve hazzı erteleyebilme gibi pek çok kazanımı sağlamasına yardımcı olacaktır.
Anne babaların daha iyi ve daha düzgün olanı sağlama çabası, kendiliğinden olanı engelleyebiliyor. Çocuk canı sıkıldığında üretkenliği artacak, kendine yalnızlık ve can sıkıntısıyla başa çıkma yolu geliştirebilecektir. Sıkılan çocuk her defasında bir yetişkin ya da ekran tarafından oyalanmaya alıştırılırsa, o çocuk için yalnız kalmak ve kendini oyalamak kabus haline gelebilir. Anne babayı zorlayabilir, onlarla tartışabilir ve iletişim zarar görebilir. Çocuk hazzı erteleyebilme becerisini, bekleyebilme ve beklerken kendisini oyalama becerisini geliştirdiği ölçüde sağlayabilmektedir. Ünlü Marshmallow Deneyi'nde, araştırmacılar çocuklara birer şekerleme verip, kamerayla izlenmekte olan odadan çıkıyor. Odadan çıkan kişi çocuğa dönene kadar şekerlemeyi yemezse bir tane daha vereceğini söylüyor. Odadaki kamera çocuğun beklerken şekerlemeyle verdiği mücadeleyi kaydediyor. O an şekeri ağzına atmamak, hazzı erteleyebilme, dürtü kontrol becerisiyle özdeşleştiriliyor. Çalışmadaki çocuklar uzun vadede gözlemlenmeye devam ediyor ve şu sonuç ortaya çıkıyor; şekerlemeyi bekletebilen çocuklar ileride de hazzı erteleyebilen ve daha başarılı olan çocuklar oluyor.
Bekleyebilme ve hazzı erteleme yaşadığımız tüketim çağında kazandırılması en zor becerilerden biri olsa da, küçük yaşlardan itibaren beklemeyi öğrenmenin yolları hakkında onlarla konuşmak gerekir. Beklerken şarkı söylemek, hayal kurmak, resim yapmak, basit bir oyuncakla oyun kurmak, kendini sakinleştirme mekanizmalarını devreye sokmak, dikkatini başka bir yöne yöneltebilme becerisini kazanmak için geliştirilen çözümler olarak sunulabilir.
Kendine yetebilmek yalnızca tek başına kaldığında kendisini oyalamak olarak düşünülmemelidir. Tüm bu bahsedilenlerin dışında temel amaç hızla değişen dünyada ayakta kalmayı başarabilme becerisini kazandırmaktır. Denemekten korkmayan, farklı düşünebilen, kendisini düzgün şekilde ifade edebilen, iyimser bir yaklaşıma sahip olan ve karşısına çıkan fırsatları değerlendirebilen bireyler, hayata uyum gösterme konusunda daha başarılı olacaktır.
Yorum Gönder